top of page

covit-19'u beklerken

“BAŞKA BİR DÜNYA YOK”

Hayri K. Yetik

Rivayet odur ki Osmanlılar İstanbul’u kuşatırken Kostantinopolis’in alimleri İsa’nın sünnet derisini tartışıyorlardı.

Bu pek mühim(?) bir meseleydi: İsa göğe çekildiğine göre pipisinden kesilen deri parçasına n’oldu?

Dünyada mı kaldı?

Yoksa o da göğe mi çekildi?

Onlar bunu tartışırken Bizans İmparatorluğu tarih oldu.

Yine rivayet odur ki Avrupa; Gelileo, Torricelli, Descartes, Pascal, Malpighi, Huygens, Newton, Bruno, Leibniz, Shakespeare, Spinoza, Calderon, Gronzio, Rubens, Rembrant, Velazques, Caravagio ve Paladio gibi bilim ve sanat insanları yetiştirmiş ‘Deha Çağı’nı yaşarken Osmanlı alimleri benzer mühim(?) bir mesele tartışıyordu:

Minarelerin şerefe sayısı ne olmalı?

Üç şerefelisi mi iki şerefelisi mi daha hayırlıdır?

Dad /ض harfi zat mı dat mı okunmalı?

Ulema hazretleri tartışadursunlar Avrupa bilim atını almış, Üsüdar’ı değil ama, Osmanlı gölü Akdeniz’i geçip Ortadoğu’ya varmıştı.

Yirmi Sekiz Mehmed Çelebi görüp anlatmıştı ama kimselerin vakti yoktu anlamaya.

İbn Haldun ve Arnold Toynbee’nin hemfikir oldukları gibi uygarlıklar da organizmalar gibi doğar büyür ve ölür imiş!..

Mukadder mi?

Elbette değil.

Peki neden ölür bir uygarlık?

Doğayla yarıştan, onu alteedebileceği sanısından, aymazlıktan, açgözlülükten.

Modern uygarlığın bu aymazlığını Merry Shelley, Son İnsan ve Dr. Frankestain romanlarıyla haber vermişti, daha XIX. yüzyılın başlarında.

Bir o mu?

Birçok yazar romantikçe bu kaygıyı paylaşıyordu. Sözgelimi Flaubert trenin insan uygarlığının sonunu getireceğini söylüyordu.

Emil Zola da Hayvanlaşan İnsan romanında uygarlığı uçuruma doğru giden bir trene benzetmişti. Daha kötüsü, bu trenin yolcularının bundan da trenin ateşçisi ve makinistinin kavgaya tutuşmuş, dolayısıyla trenin kontrolden çıkmış olduğundan da habersiz hızzın zevkiyle mest olmuşlukları.

Tıpkı elindeki android telefona kendini kaptırdığı için önündeki çukura düşecek beşer gibi.

O alet, adı üstünde antro(erkek insan) droid(robot) birleşimi bir bileşik sözcük olarak cyborgların bir prototipi.

Aslında arkada bir algoritma var.

O da yarattığı ben-odaklı tüketimci postmodern tipi oyuncak gibi kullanan bir Big Brother.

Kendini tarihin sonu olarak görüp mükemmelleşeceğini iddia eden sürebilmesini tüketime ve krizlere bağlayan kapitalizmi Shelley’nin Doktoru’na, yarattığı teknoloji canavarını da bu doktorun kendi kopyasını tasarlayarak yarattığı Frnkestain’e benzetebiliriz.

Android telefonların mucudi Ray Kurzweil’e bakılırsa bu Frankestain’den kurtuluş yok.

Stefan Hawking’in dediği gibi yüzyıla varmadan dünya Mars’a dönüşecek, kendimize başka bir gezegen bulmalıyız. Bunun olanağı Kurzweil’e göre zihnin simülasyonunu yaratıp çelik bedenlere yerleştirmek.

Beynin simülasyonu ise hikaye. Bu Yapay Zekâ da denen bir robot gerçekte. Daha açıkçası sayısal verilerden oluşan bir makine.

Çünkü durmasını bilmiyorlar.

Çünkü durmak kapitalizmin iflası demektir.

Çünkü başka bir seçenek yok sanıyorlar.

Bunlara nasıl anlatabiliriz:

İnsan değil biricik olan,

Dünya…

Ve başka dünya yok

Olsa bile aynı zamanda intiharı olan bu dünyayı imhaya hakkı yok.


Comments


Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page